Üzerinde yaşadığımız yer küre bütünüyle hareket halinde, her şey bir amaç doğrultusunda sürece başlıyor ve sürecini sonlandırıyor. İnsan içinde yaptığı her şey bu şekilde olmalıdır. Yani sırf güzel görünüyor diye yapılan bir çalışmanın tasarıma boğulmasına gerek yok, eğer izleyicinin sadece 6 saniyesi varsa o şeyin işe yaraması boşluğun gücünün kullanımına bağlıdır.
Bu bağlamda, genel olarak ambalajlar için kullanılsa da reklamcılıkta ve hatta iş dünyasının tamamında kullanılabilen üstelik sadece iş için değil de gündelik hayattaki bize bile katkısı bulunabilecek bir iletişim süreci modelinden bahsetmek istiyorum. VIEW modeli.
Öncelikle açılımı;
Visibility (Görünebilirlik): Satın alma noktasında dikkat çekme özelliğidir. Ambalajdaki renk, parlaklık, grafik ve şekillerin tercihi görünebilirliği etkilemektedir.
Information (Bilgi): Kullanım kılavuzu, öneriler, yararlar ve destekleyici bilgileri kapsar.
Emotional Appeal (Duygusal Çekicilik): Ambalajın arzulanan duyguyu yaratması olarak tanımlanır. Ürün ambalajı ile çağrışımsal anlam verilmeye çalışılır.
Örneğin; sabun ambalajı yumuşaklık çağrışımında bulunabilmelidir.
Workability (Çalışırlık): Fonksiyonlarını yerine getirme/getirememe, bileşen ve mesajlarının etkin olması/olmaması. Kısacası “İşe yarayıp yaramadığıdır.”
Örneğin; bir ürün her şeyi ile mükemmel olabilir tasarımı ile albenisi vardır. Doğru rafta doğru ışıkta durmaktadır ama paket 10 kg’lık bir deterjandır fakat tutamağı yoktur!
Görev aldığım ya da yöneticisi olduğum projelerde özellikle nasıl görüneceği ve başka algılarda nasıl vuku bulabileceği konusu, mesajı ve gereken bilgiyi alıcıya ulaştırabilmesi, bir çekiciliğe sahip olmasının yanı sıra benim için en önemlisi “inşa ettiğimiz mucize çalışıyor mu?” sorusunu sormaktır. Bu bakış açısını profesyonel hayatlarımızın vazgeçilmezi haline getirmek gerçekten işlevsel bir şey var etmeyi sağlayacaktır.
– Aksi halde çalışmayan bir işin bana hissettirdiği, üzerinde altın rengi dişlileri ile mükemmel görünen bir kol saatinin aslında dişlilerinin hareket etmediğini anlayan bir çocuğun hayal kırıklığı misali. –
Üstelik, yapılan işin değerlendirilmesi gerektiğinde, işin eksiklerini görmek ve tam olarak hangi aşamada tıkanıldığını; yani hastalığın teşhisini doğru yapmak konusunda mükemmel bir formül.
Sürece başlangıç aşamasında dahil edilen model, stratejik ve işlevsel bir ürün ve pazarlama sürecini sağlayacaktır. Diğer taraftan sürece sonradan dahil edilmesi halinde bir işin bütünüyle kötülenip emeğin ziyanının da önüne geçebilecek bu model ile bir hastaya yaklaşır gibi yaklaşılabilir hatalı iletişim süreçlerine. Böylece “iyileştirmek” her zaman ilk seçenek olabilecektir.
Dolayısıyla doğru bir teşhis ve tecrübeli bir doktorun neşter darbesiyle yeniden hayata dönebilir, birçok fikir ve proje.
Ayrıca kişisel deneyimlerimden ve gözlemlerimden hareketle, ülke olarak iletişim süreçlerinde birçok şeyi başardığımızı düşünüyorum ancak başarısı sekteye uğrayanların en krizli olduğu kısım bence Workability (çalışılabilirlik) aşaması.
Güzel tasarımlar, başarılı yapımlar ve projeler gerçekleştirilse bile hedefe ulaşılamadıysa sormak gerek; doğru yerde, doğru zamanda, doğru biçimde yer alabildik mi?