wake up...

10/02/2023

FİLMLERİN RUHA DOKUNAN YANI | SOUNDTRACK

Filmler kendi süreçleri içerisinde genel yapı ile bir karakterin tanımlanması, o karakterin başına genel bir sorun ve sorunu çözme sürecini ele alır. Bu dinamik yapı kendine özel iniş ve çıkışları beraberinde getirir.
Bu iniş çıkışlar hızlı ve yavaş akan görüntüler ile bir ritme oturtulur ancak o ritmin asıl sağlayıcısı filmin müziğidir.

Film müziği kavramı aslında o kadar da yeni bir kavram değildir. Film müziğinin ortaya çıkışı film gösterimleriyle birlikte başlamıştır. Ve bilinen ilk film müziği Lumiere kardeşler tarafından yapılan ilk film gösterimleri sırasında kullanılmıştır.

Paris’te Boulevard Des Capucines’deki Grand Cafe’de, 28 Aralık 1895 günü yapılan film gösterimi sırasında filme piyano eşlik etmiştir. Çok kısa bir zaman sonra Lumiere Kardeşlerin İngiltere’deki halk gösterilerinde, Londra’nın çeşitli tiyatrolarında 20 Şubat 1896 tarihinde ve yine aynı yılın Nisan ayında bu kez orkestra eşliğinde gösterilmiştir.

Tabii zaman içindeki gelişiminde, müziğin iyi seçildiği taktirde filmin seyirci üzerindeki etkisini arttırdığını fark eden yapımcılar filme özel müzik yapılması gerektiğini anladılar. Bunun üzerine Pathé kardeşlerin talebiyle ilk film müziğini 1908’de “L’Assassinat du Duc de Guise” filmi için Camille Saint Saens yapmıştır.

Film müzikleri özellikle 19. yüzyıl klasik müzik temellerine dayanan, fakat ne klasik ne de popüler müzik sınıfına giren, daha çok akılda kalıcı melodik yapı içeren müzikal inşa olduğundan, kimse soundtracklerin satacağına inanmamıştı. Film şirketleri daha sonra film müziğinin bir pazarı olabileceğini anlayınca, kompozitörleri film müziği yapmaları için teşvik ettiler. Böylece film müziği hem film için özel yazılmış olacak hem de filmle birlikte promosyonu yapılacaktı. Bütün bunların sonucunda SOUNDTRACK ALBÜMLERİ ortaya çıktı.

1940 yılına gelindiğinde Walt Disney yapımcılık Victor P-18’le “Pinocchio” adlı filme ilk orijinal soundtracki basmıştı.

Ancak; şunu söylemekte fayda var ki günlük hayatımda sürekli olarak film müziklerini dinliyorum; kimi film müzikleri özellikle de her yeni çıkan filmin müziklerinin yakın tarihteki bir başka soundtrack ile benzeşen tınıları bir süre sonra o müziği bir baş yapıt olmaktan ziyade tüketilebilir bir materyal haline getirmekte. Bu nedenle belki de üstatların geleceğin müziği olmayı bir klasikten yeniden öğrenmeleri gerekmekte.

1977 yılında yapılan “Star Wars” soundtrack’i!
-Benim dinlemekten hiç bıkmadığım bir soundtrack-

Bu track hoş tınılar birleşimi değil sadece, orkestral film müziğinin satılmadığı kadar hızlı satış rekorları kıran ve 1 milyonun üzerinde satış yapan bir müzik. Bu o dönem için muazzam bir rakam. Belki de zamanının ötesinde bir filme ait olduğu ve günümüzde yeniden hayat bulabilecek bir potansiyele sahip olduğu içindir.

Üstelik çalışırken, yazarken, hatta okurken dinlenilmesinin yapılan işte muazzam bir etki bıraktığını söylemek de mümkün.

Hayal edin!
Yaptığınız işin bir batonun yükseliş ve alçalışları ile bir düzene girdiğine ve bu düzen ile tek düzeliği yırtarak o an yaptığınız her şeyin daha da anlamlı olduğunu hissedin.

Çünkü hayatı sevmek, anlamını hissedebilmekle ilgili.

Şimdi!
Müziğin sesini açın ve hayatı kucaklayın.

Posted in Medya Sektörü / Sinema / Film /Fotoğraf
Write a comment